YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ: BERÇ MELİKYAN
‘Ömrüm ve gücüm yettiği sürece, bu bayrağı gelecek nesillere taşıyacağım.’
Dünya’ da tek kalan ve tam 41 yıldır büyük bir sabır ve titizlikle bu sanatı icra eden Kalemkar sanatçısı, İstanbul Beyefendisi sevgili Berç MELİKYAN’ın tamamen bin yıl önceki el işçiliğini kullanarak yaptığı mücevherleri dünyada yapabilen başka hiç kimse yok. Dünya Altın Konseyi tarafından İstanbul’da görülmesi gereken kuyumcu vahası listesinde yer alan Melikyan, UNESCO’ nun ‘Yaşayan İnsan Hazinesi’nde de yer alıyor. Son dönemlerde ‘Kadın Ruhu’ , ‘İnançlara Saygı’ ve ’Berç Melikyan 40.ncı Yıl Koleksiyonları’ isimli çalışmaları ile tüm dünyada adından sıkça söz ettiriyor. Yıllarca değerli madenleri çelik kalemle işleyip mücevhere dönüştüren Melikyan, sadece bir yüzüğün üzerine on binlerce çelik kalem darbesi vurarak sanatını ustalıkla ve tutkuyla konuşturuyor. En önemli misyonunuz nedir diye sorduğumda; ‘Bu dünyaya kalıcı işler bırakmak’ olduğunu belirten sevgili Berç Melikyan; sanatını hep üzerinde taşıyarak, elindeki çelik kalem eşliğinde kendi azmi, hayal gücü ve üretkenliği ile tüm madeni parçalara hayat veriyor.
Geçmişin lezzetini geleceğe taşımak için sevmek, hissetmek ve emek lazım
Geçmişinden beslenerek Kalemkarlık mesleğini icra ederken kendi yaşadığı, hissettiği ve dahası etkilendiği her şeyi işliyor. Bu bir kadın figürü de olabiliyor, bir aslan figürü de.. Bu yaptığı iş onun için bir ibadet gibi, bir hediye gibi.. Ürettiği tüm mücevherlerde dil buluyor söz buluyor bu işçiliği. ‘Geçmişin lezzetini geleceğe taşımak için sevmek lazım hissetmek lazım ve emek vermek lazım’ diye ifade ediyor. ‘İnsan hayatı fani ama yapılan eserler baki kalır. Bizim kültürümüz eşliğinde bu topraklarda yaşayanlar ne kadar güzel şeyler yapmışlar desinler bana yeter, hedefim bu.’ derken gözleri doluyor. Peki, nedir bu Kalemkarlık mesleğinin sırrı diye sorduğumda ise; ‘Siz iyi bir meziyete sahip değilseniz, tevazu sahibi değilseniz, sabrınız, yeteneğiniz, sevginiz ve saygınız yoksa bu meslek sizi içine almaz. Bu canlı bir meslek sevgili Didem.’ diyerek de ruhumun bam teline dokunuyor. Her türlü metalin üzerine saç telinden daha ince çelik kalem ile işlediği sanatını ölüme bir çare olarak tanımlıyor Berç Melikyan.
O ilk 14 yaşındaki heyecanıyla buluşuyor çelik kalemi ile ve dahası kalemin vurgusu ile değerli taşların ışıltısını buluşturuyor. Kalemkarlık mesleğinin Heykeltıraşı sevgili Berç Melikyan. Teknolojiye karşı mücadele veriyor; tamamen el işçiliği gönül bağı ile çelik bir kalemle bir madenin üzerine sevgisi ile desenleri nakşediyor. Kelimeler kifayetsiz onu ve ürettiği işleri anlatmaya. Gönlünün zarafeti büyüklüğü ve naifliği de sanatına yansıyor. Onun için yüzük yapmak özgürlüğüne kaçış; büyük bir sabırla çalışıyor, içine sinmeyen hiçbir şeyi işlemiyor.
Aslında Osmanlı’dan gelen zincirin son halkası olan Melikyan; ‘Gelenekten geleceğe bir yolculuğun peşinde geçti benim ömrüm’ diyerek hayatının mütevazı özetini şükür dolu sözlerle ifade ediyor. İçinizden gelen sesleri kalem ile madene aktarırken ne düşünüyorsunuz dediğimde; ‘Bu yaşam tarzım, kendimi ifade biçimim. Ben ürettikçe mutlu oluyorum, o mutluluk beni besliyor.
Onun hazzı benim en büyük ödülüm yaşam kaynağım. İnsanlar ürettiklerimi beğensin hayatta başka hiçbir şey istemem.’ diyerek tebessüm dolu cevap veriyor. Peki, ya ilham kaynaklarınız? diye devam ediyorum. ‘Benim en büyük şansım Medeniyetler beşiği bir coğrafyada yaşıyorum. Özellikle İstanbul canlı bir müzedir. Bu şehirde binlerce yıllık hikayeler var; Topkapı var , Sultanahmet var, Dolmabahçe var, Ayasofya var, sokaklarda bile eski tarihi yansıtan her şey var; bunlardan etkileniyorum. Tüm medeniyetlerden beslenerek yaptığım işleri gören kişiler ya da beni tanımayanlar güzel ülkemizin ve İstanbul’un zenginliğini hikayesini mücevherlerimde görüyor, İstanbul olduğunu anlıyor. Ben yarınlara bırakacağım eserlerim ile vefa borcumu ödediğimi düşünüyorum ki bunun için şükürler olsun.’
Büyük bir ustalık ve sabırla üstatlarından öğrendikleri ile geçmişten beslenerek geleneksel kültürü kaybetmemek adına eserler bırakmak hayattaki en önemli felsefe onun için. ‘Bizler geçmişten beslendik, gelecek nesiller de bizden beslenip bizim yaptıklarımızı daha iyi yerlere taşısınlar.’ diye ekliyor. Peki gerçek anlamda bizi çok etkileyen heyecanlandıran bir kişisiniz, size göre Sanat nedir diye sorduğumda: ‘Sadece, bu sanattır, dedikleri için bir şey sanat değildir sevgili Didem. Eğer bir emek yoksa, göz nuru yoksa, tecrübe yoksa, saygı ve sevgi yoksa diğer sanatsal nitelikler olsa da eksik sanattır benim gözümde.’ diye vurguluyor.
Yıllardır Dünya liderlerine ve çok ünlü isimlere kuyumcular aracılığı ile yaptığı mücevherler sunulan Berç Melikyan, bugün hala İstanbul Nuruosmaniye’ de bir hanın üçüncü katında mütevazı atölyesindeki küçük tezgahında büyük el işçiliği ile birbirinden değerli madenleri sabırla, azimle, tutkuyla, bıkmadan usanmadan mücevherlere dönüştürmeye devam ediyor. Ve bu olağanüstü sanatını şu an oğlu Alen Melikyan ile paylaştığı için de son derece mutlu. Sevgili Berç Melikyan’ ın oğlu Alen de Babası ile gurur duyuyor ve onun izinde gitmekten ve Babası gibi dünyada iz bırakacak eserler işlemekten son derece memnun. Ruhumu sanat ile sevdalandıran bu aileyi tanımaktan sonsuz mutluluk duyuyorum.
‘Nedir hayaliniz?’ diyorum Berç Melikyan’ a. ‘Ömrüm ve gücüm yettiği sürece bu bayrağı ileriye taşıyacağım.’ diyerek cevaplıyor.
Bizlere geçmişe, tarihe, sanata saygı duymayı bir kez daha hatırlatan ve hatta yeniden öğreten sevgili Berç Melikyan’ a buradan bir kez daha saygı ve sevgi ile sesleniyor; ‘’İyi ki varsınız; bizleri, gelecek nesilleri bu sanatınızdan ve eserlerinizden asla mahrum bırakmayın.’’ demek istiyorum.
Röportaj: Didem ECE