Merhaba Gayrimenkul Dostları,
Son dönemde işler nereye doğru gidiyor bir analiz yapmak istiyorum.
Bir taraftan uluslararası gayrimenkul markaları, diğer taraftan da yerel gayrimenkul markaları, sektörde pazar payını artırmak için var gücü ile mücadele veriyor.
Diğer taraftan ülkenin gayrimenkul hukuksal alt yapısı yavaş da olsa şekilleniyor.
Her kafadan farklı bir ses çıkıyor.
Neyin doğru olduğunu anlamak şimdilik mümkün değil!
Bazı kurumlar seviye sınavları yapıyor ve yeterlilik belgesi veriyor.
Kimi emlakçılık kursuna boşuna mı gittik? diye soruyor.
“Emlak ve Emlak Yönetimi” okuyanlar başka bir telden çalıp söylüyor.
Şimdilik ağızlarda dolaşan bir Kasımdan sonra programı var.
Bakalım ne olacak? Onu da göreceğiz.
Ben sektöre girdiğimden bu yana, gayrimenkul hukuk alt yapısının düzenleneceği hep gündemdeydi.
Devam ediyor…
Ancak tüm bu faaliyetler ve toplantılar sonucunda olan gayrimenkul danışmanının gelirine oldu.
Satıştan elde edilen % 6 lık hizmet bedeli, % 4 ‘e indi.
Yıllık kira bedelinin % 12 si yerine bir aylık kira bedeli istenir oldu.
Markalara bakıyorsunuz, her biri farklı modeller kullanıyor.
Hala % 6 alanlar var. Bir aylık kiradan fazla hizmet bedeli isteyenler var.
Kısacası ortalık toz duman.
Umarım kısa bir sürede bu belirsizlik ortadan kalkar ve biz de hayal ettiğimiz koşullara ulaşırız.
Bu arada dikkatimi çeken bir durum ise sahada her gün koşturan, mücadele eden ve tabiri doğruysa ekmeğini taştan çıkartan gayrimenkul danışmanının gözü açılıyor.
Artık danışmanlar, neden az kazandıklarını ve gelirlerinin önemli bir bölümünü ofise ve markaya neden kaptırdıklarını sorgulamaya başladılar.
Bu yüzden danışmanlar ya kendileri bu mesleği yapmak üzere ofislerinden ve markalarından kopuyorlar ya da paylaşım oranlarının daha adil olduğu modellere geçiyorlar.
Danışmalar eğitimlerin paralı olmadığı, desteğin ve koçluğun en etkin ve verimli olduğu sistemleri tercih ediyorlar.
Danışman artık değerinin farkında ve daha fazla kazanması gerektiğini biliyor.
Bu nedenle çözüm arayışındalar.
Ufak bir kıyaslama yaparsak sonuçların neler olabileceğini anlayabiliriz.
Diyelim ki uluslararası bir markadasınız ve % 50 ile çalışıyorsunuz.
Bir de “Royalty” adı altında yurtdışına ödendiği söylenen bazı yüzdeler var. % 6-9 gibi.
Bir mülk sahibini zar zor tüm uğraşlarınızla temsil yetkisi vermeye ikna ettiniz ve sözleşme yaptınız.
Ardından pazarlama faliyetlerine başlayıp önce branda astınız sonra internetteki tüm portallara giriş yaptınız.
Elinizdeki tüm veri tabanına sms veya e-posta mülk bilgilendirmesi gerçekleştirdiniz.
Broşür yaptırıp dağıttınız. Pazarladığınız mülkünüzü tanıdık bildik tüm eşe dosta söylediniz.
Emlakçı arkadaşlarla paylaştınız. Sosyal medyanın her yerinde görseller yayınladınız.
Bu çabaların hepsinin maddi karşılığını da cebinizden ödediniz veya kredi kartınıza yüklendiniz.
Arada soranlar oldu. Bilgi verdiniz.
Görmek isteyenler oldu. Servis verdiniz.
Teklif verenler oldu. Mülk sahibine ilettiniz.
Sonunda ikinci ayda alıcı ve satıcıyı belli bir fiyatta anlaştırabildiniz.
Mülkünüzü 500.000.-TL ye satmayı başardınız.
Her iki taraftanda % 2 hizmet bedeli toplam 20.000.- TL ürettiniz.
Güçlüklerle ürettiğiniz bu gelirin % 8 ini markanın temsilcisine ödediniz.
Elinizde 18,400.-TL kaldı.
Kalan rakamı da ofisinizle % 50 paylaştınız.
Yani size kalan 9,200.-TL oldu.
Allah bereket versin. Kim kazanıyor bu parayı diyebilirsiniz.
Şimdi aynı filmi tekrar ve farklı bir senaryo ile oynatalım.
Rakamlar ayını olsun ve bu modelde sizden marka adına % 8 alınmadığını farz edin.
1,600.TL cebinizde kaldı.
Bir de ofisinizle % 50 oranıyla değil de % 70 oranı üzerinden çalıştığınız düşünün.
Bu durumda size kalan toplam para 14,000.-TL oldu.
Ne kadar kazancınız var?
14.000.-TL den 9.200.-TL yi çıkartırsak tam 4,800.-TL fazladan kazancınız oldu.
Danışmanlar artık bu hesapları yapıyor.
Çünkü markaların onlara fazla bir değer katmadığını, her işi kendisinin yapıp finanse ettiğini kavradılar.
Bedelini de fazlasıyla ödediklerinin farkına vardılar.
Bu yeni hesap modeli ile son bir yıl içinde çöpe giden alın terinizi bir hesaplayın bakalım?
Üzücü değil mi?
Evet, hem de çok.
Tüm bunların üzerine, eğitim ücretli, koçluk ücretli, ödül töreni için bile sizden para istiyorlar.
Şaka gibi.
Buna nasıl razı olunur? Oturup bir hesaplayın.
Bir yılda tüm işlemler üzerinden markaların ve ofislerin ceplerine ne kadar para gidiyor?
Sokakta her hün deli gibi çalışan ve çabalayan danışmanın emekleri bence çalınıyor.
Bu durum acil olarak değişmeli.
Danışmanlar daha fazla kazanmalı.
Eğitimler ve ödül törenleri de ücretsiz olmalı.
Aksi halde bir çok danışman bu işi deneyip cebindeki üç beş lirayıda markaya ve ofise verip çırak çıkıyor.
Gidenlerin yerine yenileri geliyor.
Amaç tutundurmak değil sadece sisteme para girişi sağlamak.
Çaresi var mı?
Var…
Yeni modeller bu adaletsizliğin önüne geçip danışmanları hak ettiği yere getirecek gibi görünüyor.
Hepinize harika ve bol kazançlı bir hafta diliyorum.
Güven AÇIK